Kreatif süreçler ve reklam yazarlığı ile ilgili söylenecek çok fazla şey vardır, fakat bunların hepsinin başında yine vazgeçilmez olan bir şey gelir ki o da kalpten geleni söylemektir.

Peki metin yazarlığı denildiğinde akla gelen şey nedir? Aslında parametre oldukça geniştir. Bir marka için slogan bulabilir, başka bir marka için isim yaratabilir ya da en baştan marka hikayesinin temelleri atılabilir.

Bu normal bir senaryo yazımından çok da farklı bir şey değildir. Senaryo yazımında kahramanın yolculuğu esas alınır. Reklam yazarlığı da bununla örtüşmektedir ki ne de olsa ikisi de yaratıcı yazım temellerine dayanır. Bu defa kahraman yerine markayı konumlandırarak maceranın ana hatları belirlenir. Artık kahraman markanın kendisidir. Her ikisi de bir şekilde anlamlı bir yolculuğun içinde kendilerine yer bulurlar.

Daha sonra da detayların dünyasına dalınır. Marka kimdir, ne yapar, ne yapmak ister, kendini nasıl tanımlar ve onu tanıyanların göz bebeklerinde ve düşüncelerinde nasıl belirir. Bu örüntülemeyi yaptığımızda gördüğümüz şey oldukça açıktır.

Aslında marka bir insan gibidir. Bir kahraman gibidir.

Bir Marka Neden İnsan Gibi Anılmalıdır?

Örnek vermek gerekirse, bir insan gibi daima söylediği ona özgü bir cümlesi vardır, geçmişi vardır, yaşadığı yer bellidir, belki belli bir kültüre bile sahip olmuştur. Bunun gibi yüzlerce şeye zaman içerisinde sahip olur. İşte tam da bu yüzden çoğu zaman somut bir varlık gibi topluluklarla buluşur, onları dinler ve onlara mesajlar verir.

Yaşayan çoğu insan gibi markanın da topluluklara söyleyeceği bir iki kelam her zaman vardır, olmalıdır da. BCWorks ekibi, neden bir markayı insan gibi anmalı sorusunu sorduğunda, ulaştığı en net cevaplardan bir tanesi şöyledir; zaman zaman markanın doğrudan topluluklarla buluşturması gereken mesajlara sahip olmalıdır.

Bir insan gibi konum alan marka, bir canlı gibi kendini ifade eder ve güçlü cümleler kurar. İşte bu noktada yazarın kalemine yeniden dönüş yaparız.

Doğru İçgörüyü Oluşturmak.

Metin yazarlığı tüm bu süreçlerin içinde olmakla birlikte, birçoğunu da doğrudan oluşturmayı gerektirir. Kavram olarak daha çok soyut tarafta bulunmak zorunda kalınan süreçlerde, bir yazar olarak en büyük silah çoğu zaman anlamı derinlerde bulmak olur. Bu da aslında içgörünün kendisidir. Doğru içgörüyü yakalamak, marka için doğru cümleyi söylemenin en verimli yoludur. Doğru içgörüyü oluşturuken neler öncelik alınmalıdır sorusu sorulduğunda en başta belirtilen cümleye dönmek doğru bir harekettir.

“Kalpten geleni söylemek.”

Bir reklam yazarı çoğu zaman markanın kalbinden geçeni bilen kişidir.

Bunun için de çoğu zaman markadan ona ulaşan tüm verileri en doğru şekilde analiz etmek ile yükümlüdür. BCWorks yazarlarının doğru iç görü ile kitlelere ulaşmasını sağlayan şey de marka verilerinin analizinin ardından oluşan iyi işlerdir.

“Anlamlandıramadığınız hiçbir veri yorumlanamaz.”

BCWorks ekibinde veriler önce anlamlandırılmak üzere ele alınır ve bu durumun ardından ortaya çıkan anlamlı verilerden hikayeler yazılır. Veriler yorumlandıkça bilgiye dönüşür ve bir yazar doğru bilgi ile hareket ettiği takdirde doğru iç görünün kapılarını aralamış olur. Biraz teknik biraz da yaratım sürecinin ardından ulaşılan yer ise marka için oluşturulan güçlü bir söylemdir.

Bazen bu söz her şeyi, tüm dünyayı değiştirecek tek bir cümledir. Tüm iç görüsüyle markayı temsil eder ve markanın sesiyle birlikte tüm dünyaya haykırmaya başlar. Artık marka bir iyilik hareketinin öncüsü ya da sadece bir düşüncenin yaratıcısı bile olabilmiştir.

BCWorks ekibi yıllar önce benimsediği anlayışıyla, verilerin yaratıcılık süreçlerini desteklediğini ve etkili şeyler söylemenin veriler ile mümkün olduğunu ısrarla vurgulamaya devam ediyor. Dünyayı yaratıcı düşüncenin teknoloji ile el ele vermesi kurtaracaktır ve bunun en büyük öncüsü verileri en doğru şekilde yorumlayan markalar ve doğru sözcükleri topluluklara haykıranlar olacaktır.