Fransız menşeli spor giyim markası Kalenji, yaratıcı bir proje ile yemek yemek ve spor yapmak arasındaki dengeyi kurdu.
Eskiden sağlıklı beslenme ve spor adına belli kurallar konurdu. Yemek yemek ve spor yapmak arasında ince bir çizgi vardı. Yemek yemeyi seven spor yapmazdı, spor yapan da formu bozulmasın diye fazla yemek yemezdi. Aslında bu tip tabular çok eskide kaldı. Koşmak birçok marka için performans demekken Kalenji için keyif demekti ve Rosapark Paris Reklam Ajansı’yla birlikte bunu kanıtlayan bir projeye imza attı.
Kalenji’nin yeni koşu ayakkabısı modeli Eliorun’ı sipariş ettiğiniz zaman, ayakkabı kutusundan bir menü çıkıyor. Menülerin yanında fiyat yerine o yemeği yiyebilmeniz için kaç kilometre koşmanız gerektiği yazıyor. Telefonunuzla kaç kilometre koştuğunuzu hesaplıyorsunuz ve restorana gittiğinizde koşunuza oranlı bir yemek yiyorsunuz! Böylece kalori alımı dengeleniyor, spor yaptıktan sonra aynı deneyimi paylaşanlarla restoranda topluluk oluşturuyorsunuz.
Bu arada projenin gastronomi yönü de var. Yemekler ünlü bir Fransız şefin elinden çıkma, gurme tatlar oluyor. Bu da çalışmanın tamamen spor yapmaktan keyif alma misyonunu tamamlayan bir detay.
İşte gerçek bir analizden çıkma, içgörüsü net ve yapılması gereken bir reklam çalışması. Uzun zamandır böyle bir marka imajı yapılmadığı için başarılı projeler arasında her zaman örnek gösterilecek bir çalışma. Hem yemek yemeyi hem de koşmayı keyifli bir aktiviteye dönüştüren bu projenin tanıtım videosunda Isaac Albéniz’in Asturias parçası kullanılmış.