Bir kurumun dışarıya dönük tüm iletişimi, aslında içeride nasıl bir yapı olduğunun yansımasıdır. Markalar hedef kitlelerine nasıl görünmek istiyorsa, önce içeride o duruşu inşa etmelidir. İşte bu noktada iç iletişim, organizasyonel sürekliliğin, kültürel uyumun ve değişim yönetiminin merkezine yerleşir.
İç iletişim sadece bilgi paylaşmak değildir. Kurum kültürünü yaşatmak, çalışan bağlılığını güçlendirmek, ortak bir dil ve değer sistemi oluşturmak gibi temel işlevleri vardır. Özellikle kültürel dönüşüm gibi karmaşık süreçlerde iç iletişim, değişimin gerçekleşmesini sağlayan stratejik bir araç haline gelir.
Bu yazıda, kültürel dönüşümün iletişim yoluyla nasıl hayata geçirilebileceğine dair stratejik bir yaklaşımı, Gricreative olarak bir markamız için hayata geçirdiğimiz gerçek bir uygulama üzerinden ele alıyoruz.
Dönüşüm, Davranışla Başlar
Söz konusu marka ile işbirliğimiz başladığında, pandemi öncesinde başlatılan bir kültürel dönüşüm süreci, küresel ölçekte yaşanan değişimlerle birlikte daha da derinleşmiş haldeydi. Kurumun ihtiyacı, bu süreçte belirlenen yeni kültürel değerlerin gündelik davranışlara dönüşmesini sağlamaktı. Biz de bu hedefe yönelik kapsamlı bir iç iletişim stratejisiyle ilerledik.
Bu doğrultuda ilk olarak “Samimiyet, Sadelik, Empati ve Birliktelik” gibi değerler yalnızca yazılı birer beyan olmaktan çıkarılarak, kurum içinde ve dışında nasıl yaşanması gerektiğiyle birlikte tanımlandı. Kültürel dönüşüm, sürdürülen organizasyonel yeniden yapılanmanın temel taşı haline geldi.
Stratejik Bir İletişim Kurgusu
Bu değerlerin benimsenmesi için iç iletişimde stratejik bir yaklaşım benimsendi. Hedef; çalışanların bu değerleri sadece anlaması değil, günlük iş yapış biçimlerine entegre etmesiydi.
İletişim dili, kolay anlaşılır, samimi ve kapsayıcı bir şekilde tasarlandı. Jargonlardan uzak duruldu. “Biz” ile başlayan, günlük yaşamdan örneklerle zenginleştirilmiş, pozitif bir ton benimsendi. Dönüşüm süreci üç aşamalı bir yapıyla kurgulandı: “ReThink: Yeniden düşün”, “ReWork: Yeniden şekillendir” ve “ReTell: Yeniden anlat.” Bu yapı sayesinde, sadece anlatmakla kalmayan; yaşayan, anlatılan ve yaygınlaştırılan bir kültürel dönüşüm süreci oluşturuldu.
Dijitalleşen İç İletişimle Yeni Bir Zemin
Pandeminin zorunlu hale getirdiği uzaktan çalışma modeli, iç iletişim araçlarının dijitalleşmesini kaçınılmaz kıldı. Bu süreçte devreye alınan özel bir dijital platform üzerinden çalışanlarla anlık, katılımcı ve iki yönlü iletişim kuruldu.
İçerik stratejisi etkileşimi artırmak üzerine kuruldu:
-
Seviye bağımsız toplantılar
-
Değer odaklı içerik takvimleri
-
Gerçek hikâyeler üzerinden değerleri görünür kılma
-
Başarı örnekleriyle pekiştirme
Bu yapı sayesinde, çalışanların sürece katılımı organik olarak arttı ve iç iletişim, kültürel dönüşümün aktif bir parçası haline geldi.
Konsept Günlerle Rutinleştirilen Davranış Dönüşümü
Kültürel dönüşümün sürdürülebilir olması için, değerlerin tekrar tekrar hatırlatıldığı ve uygulamaya geçirildiği “konsept günler” planlandı. Her ay bir değerin odağa alındığı içeriklerle başlayan bu planlama “Samimi Pazartesi”, “Sade Salı”, “Empatik Perşembe”, “Birlikte Cuma” gibi işlevsel bir konsept ile bağdaştırıldı. Çalışanlara bu günlerde içerik üretme, deneyim paylaşma ve küçük görevler tamamlama gibi fırsatlar sunuldu. Böylece değerler yalnızca konuşulan değil, uygulanan ve pekiştirilen bir yapıya dönüştü.
Hikâyeden Kitaba: Kolektif Hafızanın Oluşumu
Süreç boyunca çalışanlar, yaşadıkları deneyimleri ve değerlerin iş hayatlarına etkisini hikâyelerle paylaştı. Bu hikâyeler dijital ortamda bir araya getirildi ve bir e-kitap formatında kalıcı hale getirildi.
Bu kitap, kültürel dönüşüm sürecinin bir tür belgesi haline geldi. Aynı zamanda iç iletişimin, kültürel değişimi nasıl mümkün kıldığının somut bir örneğine dönüştü.
Sonuç: İç İletişim, Dönüşümün Sessiz Mimarıdır
Kültürel dönüşüm bir anda gerçekleşmez; ancak doğru iletişimle adım adım inşa edilebilir. Bu örnek, iç iletişimin sadece bir destek fonksiyonu değil, dönüşümün merkezinde konumlanan stratejik bir güç olduğunu gösteriyor.
Günümüzde kurum kültürü, sadece içeride yaşanan bir yapı değil; aynı zamanda dışarıya yansıyan bir markadır. Bu nedenle, her dönüşüm önce içeride başlar. İletişim ise bu dönüşümün hem altyapısı hem hızlandırıcısıdır.