FİKRE AŞIK OLMANIN ÇEKİCİLİĞİ
Bir insana aşk duyabilirsin, bir şehre, bir şarkıya, bir mevsime, bir hayvana veya bir mimariye... Peki fikre aşık olunabilir mi? Özellikle reklam sektöründe, kreatif ekiplerde işin mutfağındaysan, sık sık bu duyguya kapılmak kaçınılmaz.
Aşk insanın gözünü kör eder; aşık olduğun şey her neyse, daima parıltılı yönlerini görürsün. Sonunu düşünmeden, vereceği tahribatı fark etmeden.
Fikre aşık olduğunda da benzer bir durum yaşanır aslında. Brief gelir önüne; düşünürsün, düşünürsün. Farklı bir şey yapmak istersin; kimsenin şimdiye kadar yapmadığı, viral olmasını dilediğin bir aksiyon... Sonra bir anda aydınlanma yaşarsın ve o sihirli cümle dudaklarından dökülüverir: "Evet, işte buldum!"
Ürettiğin fikir çok yaratıcıdır, kelime oyunlarıyla süslersin; ilgi çekici olacağını düşünürsün, hemen hayata geçirmek istersin. Ekibin de senin gibi bu fikre aşık olduysa, değmeyin keyfinize.
İşte tam bu noktada bir kişiye ihtiyaç olur. Tam tersi bir pencereden bakacak o kişi. Tüm bu aşk ekosistemine karşı durarak, sadece realist gözlüklerini takacak o kişi. Fikrin karşısına bir iskemle çekip oturacak o kişi. Bu "harika" fikrin nelere sebep olabileceğini, tüketicilerin nasıl tepkiler verebileceğini, linç yeme ihtimalinin ne olabileceğini düşünen o kişi.
Hayata geçirildiğinde, haklı tepki alabilecek o fikre aşık olanlara engel olmak, yürek ve cesaret ister. "Reklamın iyisi kötüsü olmaz, sonunu düşünen kahraman olamaz." düşüncesinin aksine, duvar gibi durabilirse o kişi, markayı büyük tehlikelerden koruyabilir.
Hani bazen deriz ya; "Bu reklamı yaparken hiç mi biri fark etmedi, kaç kişinin elinden geçti de bu proje, kimse mi görmedi?" Aslında bu körlük değil, fikre aşık olmak işte.
Reklam fikri ne kadar harika olursa olsun; hedef kitleye hitap etmiyorsa eğer, hiç beklemediğiniz bir senaryo ile karşılaşabilirsiniz. Her konuda fazlasıyla "duyarlı" ve "hassas" olduğumuz şu dönemde, bırakın fikri, kelimeleri dahi seçerken 100 kez düşünmek gerekiyor. Hatta düşünmek yetmez, pilot uygulamalarla çeşitli hedef kitlelere sunmak gerekiyor.
Tabii ki herkesi memnun etmek mümkün değil ve güçlü bir "linç kültürü" etkisindeyiz. Reklamınızda gözden kaçan en ufak bir detay, çığ gibi büyüyebilir ve bir anda TT olabilirsiniz. Bunun farkında olmak, başarılı olmanın yarısı demek fikrimce.
Velhasıl kelam; aşık olunabilecek bir reklam fikri bulmak güzeldir. O fikre tam karşıdan, objektif bir gözle bakmak ise zor olduğu kadar hayat kurtarıcıdır.
Aşık olunacak fikirler bulacağımız, dillere pelesenk olacak jingle'lar yapacağımız, akıllara kazınacak reklamlara imza atacağımız günlere. Fikre aşık olarak, aşkın çekiciliğine kapılmayarak…