İşletmelerin varlık amacı olan satış hedeflerinin kandil ışığı pazarlama için, bugün elden ayaktan düşmüş olsa, muhtemelen doktorun yazacağı listenin başında “dijitalleşmelisin, çık şöyle bir mobilde gez, renkli tasarımlar yap, üstünü başını mecraya göre bir ölçülendir de hikaye anlat” olurdu herhalde…Yani iş dünyasının kurtarıcı reçetesinde “Sosyal medyada ol, her yerde görün, reklam aç, sürekli hikaye anlat, görsellerini yapay zeka ile hızlandır ve algoritmaya güven” yazardı muhtemelen, kim bilir ölçüyü kaçırıp belki “3-5 aya zaten toparlarsın, müşteriler de kapına dizilir.” bile olabilirdi ve günün sonunda teşekkür alır, ne de iyi doktor diye addeledilirdi…
Farkındalık
Meditatif bakış açısına göre vizyon ve illüzyon arasında nasıl bir fark olduğunu bu yazıyı okuyanlar muhtemelen zaten biliyordur ancak ben yine de sorayım, ya biz bir yanılsama illüzyonunun dekorunu alkışlıyorsak? Öyle ya ilaçlar için yan etkisi mutlaka vardır ve çoğu sadece semptomu etkisizleştiriyor ama tedavi etmiyor demiyor muyuz…
Kimya ve Biyoloji Etkisi
Kimya bize bağların gücünü gösterir. İyonik bağ hızlıyken, kırılgan, kovalent bağ daha güçlü iken paylaşım temellidir. Peki markalarda bu bağ nasıl olurdu? Hızlı etki eden o kampanyalar (indirimler) geçici bağ kurarken, değer üreten paylaşımlar daha uzun vadeli müşteri sadakati doğurur değil mi? Hücrelerimizdeki mitokondrinin enerji kaynağı olduğunu biliyoruz, peki işletmelerdeki enerji kaynağı neresi? Liderlik ve strateji diyebilir miyiz? O halde bağı kurma kararını belirleyen strateji yanlış yere harcanırsa ne olur?
Beynin Fantastik Yapısı
Nörobilim, insan zihni kısa yoldan öğrenmeye, basit tatminlere bayılır o sebepten ki “like” butonu dopamin pompalar, reklamlardaki parlak görseller ise bizi saniyeler içinde etkiler der. Ama aynı nörobilim şunu da söyler: Beyin tekrara bağışıklık kazanır. Yani sürekli aynı mesajla bombardıman edilen zihin, artık o mesajı görmezden gelir. Demek ki her dijital reklam, beynin körleşme riskini taşır. Ya da bir süre sonra eşiği geçtikten sonra yapılan aynı dijital faaliyetler sürmenaj etkisi yaratır.
Gözlemci Sonucu Değiştirir
Kuantum bize şunu öğretti değil mi; Gözlemci gerçeği etkiler. Dijital pazarlamada da öyle: ölçtüğün şey, gerçeğini değiştirir. Sadece “tıklama”yı ölçersen, her şey tıklama oyunu olur. Sadece “form doldurma”yı ölçersen, insanlar yanlış bilgi girer. Ölçtüğün, seni yönlendirir; peki ya ölçtüğümüz veri bizi yanlış bakış açısına gönderiyorsa? Basit bir bakış açısı ile Meta üzerinden harcanan reklamın sadece web sitesi satışlarına mı etkisi vardır? Yani fiziksel ortamdaki marka algısını etkilemez mi? Google’da aramalarda etkisi olması mı? Tavsiye edilmesinde faydası dokunmaz mı? Sadece Meta satışları olarak mı değerlendirilmeli?
Matematiğin Ölçüsü
Matematik sistemin kurucusudur. Dijital pazarlamada matematik sadece dört işlem için kullanılıyor bu da etkisini kaçırıyor. Halbuki matematiğin bir mantığı, ölçüsü ve dengesi vardır. ROI hesaplanmadan, sadece “trend böyle” diye bütçe harcanmaz ya da ROAS hesaplanırken sadece reklamın bütçesi parametre olarak kullanılmaz. Öte yandan kısa - orta ve uzun vadeli ROAS dikkate alınmalıdır.. Yani iyonik bağ derdine düşülmez ve matematik böyle zalim hesaplar kullanılarak icra edilmez. Benim gördüğüm ölçüsüz pazarlamanın kaos üretip dijitale olan güveni sarsacağına pek aldırış edilmiyor. Yani üstadım her elbiseyi aynı bedene uydurmaya çalışan bir terzinin niyetinden şüphe ederim ben. Matematikteki ölçüsüzlük ve ezber, dijitalin en büyük kör noktasıdır çünkü matematiğin çoklu yönlü sistem kurucu etkisi kullanılmamış olur.
Psikoloji, Sosyoloji ve Savaşın alegorisi
İnsan tekillikten ziyade topluluk varlığıdır. Sosyal medya sadece ürün değil, algı ve aidiyet satar. Ancak markalarımız hâlâ “satın al” diye bağırıyor. Halbuki modern insan şunu sorar: “Bu marka benim kimliğimi tamamlıyor mu? Bana bir topluluk hissi veriyor mu?” Dijital pazarlamanın yanıldığı nokta, ürünü sattığını sanması. Halbuki sattığı şey, insanın “ben de buradayım” duygusudur. Acaba sat yerine parlat mı desek? Sun Tzu der ki: “Her savaşı kazanan değil, doğru savaşı seçen lider büyür.” Markalarımız yanlış savaşlara girişiyor. Gereksiz platformlarda varlık savaşı veriyor. Halbuki strateji, nerede olmamak gerektiğini bilmekle başlar. Dijital pazarlama bazen “her yerde olmalısın” diye yanılıyor.
Kuantum bize şunu öğretti değil mi; Gözlemci gerçeği etkiler. Dijital pazarlamada da öyle: ölçtüğün şey, gerçeğini değiştirir. Sadece “tıklama”yı ölçersen, her şey tıklama oyunu olur. Sadece “form doldurma”yı ölçersen, insanlar yanlış bilgi girer. Ölçtüğün, seni yönlendirir; peki ya ölçtüğümüz veri bizi yanlış bakış açısına gönderiyorsa? Basit bir bakış açısı ile Meta üzerinden harcanan reklamın sadece web sitesi satışlarına mı etkisi vardır? Yani fiziksel ortamdaki marka algısını etkilemez mi? Google’da aramalarda etkisi olması mı? Tavsiye edilmesinde faydası dokunmaz mı? Sadece Meta satışları olarak mı değerlendirilmeli? Matematiğin ölçüsü Matematik sistemin kurucusudur. Dijital pazarlamada matematik sadece dört işlem için kullanılıyor bu da etkisini kaçırıyor. Halbuki matematiğin bir mantığı, ölçüsü ve dengesi vardır. ROI hesaplanmadan, sadece “trend böyle” diye bütçe harcanmaz ya da ROAS hesaplanırken sadece reklamın bütçesi parametre olarak kullanılmaz. Öte yandan kısa - orta ve uzun vadeli ROAS dikkate alınmalıdır.. Yani iyonik bağ derdine düşülmez ve matematik böyle zalim hesaplar kullanılarak icra edilmez. Benim gördüğüm ölçüsüz pazarlamanın kaos üretip dijitale olan güveni sarsacağına pek aldırış edilmiyor. Yani üstadım her elbiseyi aynı bedene uydurmaya çalışan bir terzinin niyetinden şüphe ederim ben. Matematikteki ölçüsüzlük ve ezber, dijitalin en büyük kör noktasıdır çünkü matematiğin çoklu yönlü sistem kurucu etkisi kullanılmamış olur. Psikoloji, sosyoloji ve savaşın alegorisi İnsan tekillikten ziyade topluluk varlığıdır. Sosyal medya sadece ürün değil, algı ve aidiyet satar. Ancak markalarımız hâlâ “satın al” diye bağırıyor. Halbuki modern insan şunu sorar: “Bu marka benim kimliğimi tamamlıyor mu? Bana bir topluluk hissi veriyor mu?” Dijital pazarlamanın yanıldığı nokta, ürünü sattığını sanması. Halbuki sattığı şey, insanın “ben de buradayım” duygusudur. Acaba sat yerine parlat mı desek?
Sun Tzu der ki: “Her savaşı kazanan değil, doğru savaşı seçen lider büyür.” Markalarımız yanlış savaşlara girişiyor. Gereksiz platformlarda varlık savaşı veriyor. Halbuki strateji, nerede olmamak gerektiğini bilmekle başlar. Dijital pazarlama bazen “her yerde olmalısın” diye yanılıyor.
Bilginin güç olduğunu söyleyen Bacon’ın sözünü duyacak ki Orwell devamını getirir, bilgi tek yerde toplanırsa güçlü bir manipülasyona dönüşür.
Peki ya üzerine istişare ettiğimiz dijital pazarlama, algoritmanın bize sunduğu illüzyonun bilinçlerimizi şekillendiren gölgelerini alkışlatıyorsa?